6. Gün
Dün gece aralıklarla Chris’in sesine uyandım. Maalesef ki
hastalığı nüksetti. Gece boyu kustu, artık kusacak bir şey kalmadığından safra
kusmaya başladı. Can sıkıcı bir durum, ne yapacağımızı bilmiyorum. Sabah
uyandığımda daha iyiydi, ama hiç hali de kalmamıştı. Zoraki bir şeyler yedirdim,
ne yapmak istersin diye sordum? Yola devam edelim dedi.
Kısa bir süre sonra Innsbruck’a vardık. Arabayı bir AVM’nin
otoparkına çektik, içerideki marketten atıştırmalık bir şeyler aldık ve merkeze
doğru yürümeye koyulduk. Yürümek ve serin hava Chris’e iyi geldi, bir süre
sonra iyice açıldı. Açıkçası sabah çok korkmuştum ama şimdi daha iyi olduğu
kesin.
Innsbruck küçük bir yer çabucak bitti desem yalan olmaz,
şimdi Salzburg’a geçeceğiz. Her ne kadar koltukları istediğimiz gibi yatırsak
da sürekli arabada kalmak oldukça zorlayıcı oluyor. O yüzden bu gece kamping alanında
konaklayacağız.
Yalnız Alpler Innsbruck’tan çok güzel gözleniyor. Burayı bir
de kışın görmek lazım derim.
Salzburg’a geçerken, vakit kaybetmemek için otoyolu tercih
ettik. Bu yol bizi önce Almanya’ya geçirdi sonra tekrar Avusturya’ya soktu.
Avusturya sınırına yakın Otoyolda epey bir kuyruk vardı bir ara neredeyse
tamamen durduk bu sırada yanımızda 34 plakalı bir tır gördüm, camdan çıkardığım
Türk bayrağını sallayınca o da havalı kornayla bana karşılık verdi. :) Az ileride kuyruğun sebebini öğrendik, polisi sınırda kontrol
yapıyormuş. Arabanın içi perişan polis görse ne der? Dedim ki şu dinlenme
tesisinde duralım da arabayı bir temizleyelim. Chris de hak verdi. Çektik
arabayı bir güzel çeri çöp topladık, çadırı matı eşyaları tertipledik. Tesisten
çıkacağız, polisleri de görüyoruz ama nasılsa kontrol noktası arkamızda kaldı,
ne kontrol ne kuyruk hiçbir şey yokmuş gibi yola geri girdik. Sanırım sistemin
açığını bulmuşuz.
Salzburg’da kalacağımız kamp alanına vardık. Güzel bir tesis
yapmışlar ama fiyatlar pahalı yapacak bir şey yok, kendimize akşam için güzel
bir yer seçip merkeze doğru yola koyulduk.
Bir ara kaybolduk, sokakta bir aile gördüm, yaşlı bir teyze ve orta
yaşlarda çocukları bir şeyler konuşuyor ama şive tanıdık. Onlara sormak için
yaklaştım, Almanca derdimi anlattım, içimden bir ses diyor ki bunlar kesin
Türk. Onlar da kötü bir Almanca ile tarife başlayınca, dedim siz Türk
müsünüz? Evladım başından söyleyiversene
gare dediler? Hahaha İzmirli olduğunuzu biliyordum ben sizin be teyze :) Chris
artık Türk bulmama şaşırmıyor! Onlar tarif etti biz de yolumuzu bulduk.
Salzburg büyük ve güzel bir şehirdi. Nehrin iki yakasında dolaştık, Manner’den
kurabiyemizi aldık yedik, vakit geçirdik. Hatta şehrin içinde ufak bir de orman
var orada yürüyüş bile yaptık!
Bu arada Goncagül hocam da en başından beri gezilerimi takip
ediyor, Insbruck fotoğrafımın altına da yorum yapmış, kendisi de aynı zamanda
Salzburg’da imiş, fakat internetim olmadığı için geç gördüm ve kendisiyle
görüşemedik. Ama görüyorsunuz Dünya küçük :) Bir dahaki sefere kesin görüşürüyoruz hocam ;)
Akşam olmadan kamp alanına geri döndük. Eşyalarımızı düzenledik. Fotoğraf makinemin şarjı da bitmek üzere, maalesef priz olmadan şarj edemiyorum. Kamp alanı içindeki karavanlara sora sora yaşlı bir çifti buldum. Sağ olsunlar şarj ettiler benim için. Bu arada hava akşama doğru bozdu, yağmur altında çadırda uyumak huzur verici olacak, bir de tüm çadır bana kaldı. Chris hasta olduğu için geceyi arabada geçirecekmiş.
Şimdi inziva vakti, yarın yorucu olacak.