Sic parvis magna

Avrupa Alpler Gezisi



"Başlamak bitirmenin yarısıdır." derler


Ama hepsi "hayal etmekle" başlar.



Yıllardır hayalini kurduğum bu geziyi, bir çok aksaklığa karşın sonunda gerçekleştirdim. Bir de videosunu hazırladım. En kısa sürede bu gezi hakkında detaylı bir yazı da yazacağım. O zamana kadar keyifli seyirler!



Son ki üç dört...


Venedik'te geçen güzel bir günün ardından, arabamızı Mestre'den alıp tekrar yola çıktık. Autostrade Venezia-Milano boyunca gün batımıyla beraber Bergamo'ya doğru sürüyoruz. Buradaki otoyol oldukça kaliteli. Eh ne de olsa km başına iyi bir miktar ödeme yapacağız! Hedefimiz gün batana kadar biraz daha sürüp, Bergamo'ya yakın bir mesafedeki otoyol tesislerinden birinde geceyi geçirmek. Hava o kadar sıcak ki, gün batmadan arabayı durdurmak ve klimayı kapatmak öneri olarak bile ileri sürülemez!

Güneş battıktan bir süre sonra bir Autorgrill tesisi görür görmez hemen durduk. Aracı park ettik, tesisle ilgili gerekli incelemeyi yapmak üzere Chris gitti. Döndüğünde elinde bir paket dolusu bira vardı! Bu sıcak günde soğuk bir bira içmek istemişti ama markette aradığını bulamayınca, 6lı paket bira indirimde diye onları almış gelmiş. Onlar da sıcak...

Gece o kadar sıcak ve bunaltıcı geçti ki, ben bile defalarca uyandım. Bir keresinde yine hafif uyanmışken, bir fan sesi ve aracın yanan göstergelerini gördüm. El yordamıyla telefonumu buldum ve saate baktım. "Daha saat 4! Hof, sabaha çok var..." O anda gözüm bir an çakmaklıktaki göstergeye gitti, telefonum şarja takılıydı ve voltmetre-Çin'den getirttiğim muhteşem alet, hem aküyü ölçüyor hem telefon şarj ediyor- 11V gösteriyordu. Bir an aklıma akü geldi ama o an içim geçmiş tekrar uyuya kalmışım.

Sabah saat 7 civarıydı sanırım bir ara yine uyanmışım. Chris'e baktım nerede diye, kapısını açmış kenarda bir kaç bir şey atıştırıyordu her zamanki gibi. İngilitere'nin soğuna alışmış tabi İtalya'nın sıcağı dar geliyor ona. Gece pek uyuyamamış.
Bir süre sonra ben de kalktım, eşyalarımı alıp duşlara gittim. Bu arada duş €3 ve sınırsız süre kullanabiliyorsunuz. Tuvaleti içinde ve sıcak suyu da var. Temizlik ise eh işte denecek kadar. Genel olarak azami şartları sağlıyor. ( İsviçre, Almanya ve Avusturya'dan sonra İtalya'nın yol kenarı tesislerini hiç sevemedim. Oradakiler epeyce geniş alana yayılmış bol yeşillikli yerlerdi. Tuvalet ve duş imkanları ise oldukça temiz ve başarılıydı. İtalya'dakiler genelde bizim yol kenarı tesislerimize benziyordu. Otopark kısmı ise oldukça kalabalık ve iç içeydi. Yani aslında geceyi araç içinde geçirmek için çok da uygun yerler değiller. Zaten o gece de gelen giden arabanın hesabı yoktu, pek de rahat edemedik. )

Duştan çıkınca arabaya geldim eşyalarımı yerleştirdim kahvaltı yapmak için bir kaç şey almak üzere bagaja yönelecektim ki...

+ Hey mate, we are out of battery! Look, it doesn't ignite!
- Hadi ordan Chris şaka yapıyorsun! Dur bi de ben basayım marşa!
 Arabadan bir cırlama sesi gelir, ve son gösterge ışığı da söner...
 Aha valla akü bitmiş! Bellissimo! Chris, did you forget the lights on last night? 

+ I think so... It's my mistake. We have to bump the car or charge it.
- What? Olum vurdurmak lazım şimdi bunu ya kabloyu nerden bulcan! Aferin!
+ Let's give a try, I will push the car then you will try the ignition!
- I haven't done it before, sit, I push!

Sen o kadar yoldan gel, dağları tepeleri aş şurada akün bitsin iyi mi!

Şimdi aracı vurdurmak gerek veya şarj etmek. Kablomuz olmadığına göre ilk seçeneğimiz vurdurmak olacak. Fakat eğim ters yöne, yani otoyoldan tesise giriş yönüne doğru. Araç Ford Fiesta ve 1100kg civarı maksimum, eh hiç yoktan iyidir!
Biraz mücadelenin ardından, oradaki bir Alman'ın da yardımıyla aracı vurdurmak için ters yöne çevirdik. Alman'ın yardım için yanımıza gelmesi şaşırtıcı!

1. deneme

El freni indi, vites boşta ben arkadan aracı iteliyorum. Araç hareket etti, hızını aldı, biraz gitti fakat ilk deneme başarılı olmadı! Haydi aracı başlangıç noktasına tekrar geri ittik. 2. deneme için hazırız! Bir taraftan da tesise araç girişi devam ediyor. Bu sebeple uygun aralığı bekliyoruz. Moral bozmuyoruz olabilir böyle şeyler.


2. deneme 

Aracı yine itinayla ittim! ( Merhaba L5-S1) Chris hızını aldı, denemeye başladı. Karavana, karavana ve bum! Aracı çalıştırmayı başardı! Aracı uygun bir köşeye sürüp park etti. Koşarak yanına gittim, motor tekleyerek de olsa çalışıyordu. Veee piston aşağı! Nasıl yani? Chris aracı viteste unutmuşsun! Perfecto!!! Şimdi araba olduğu noktadan daha ters bir noktada kaldı! Biraz mola, ben çok terledim!


3. deneme "Ragazzi! Attenzione!"

Bir miktar debelenmenin ardından yine başlangıç noktasına ittik aracı! Tam vurduracağız, hop bir polis arabası durdu yanımızda. "Ragazzi! Che cosa state facendo!"
( Olimpiyatlara hazırlanıyoruz memur bey, yol kenarında ne yapabiliriz ki başka? )
Primitif İtalyancam ile durumu anlattım.

+Prima sera, dimenticato lucce della auto aperta, non che batteria! 

 - Purtroppo!  Chiama assistenza!
Sanki onu biz bilmiyoruz?
+Ma, assistenza e piu costoso. Sono solo studente. Posso provare per ultima tempo?
- Non possible. Parcheggia la Auto!


Mecbur aracı bırakıyoruz. Chris'e durumu anlatıyorum. Nasıl olur diyor! İngiltere'de olsa polis yolu 2 dakika tutar seninle aracı iter yardımcı olur diyor. Eh burası İtalya! Pek de yardımcı değiller!
Bu arada polisler bize inanmamış olacaklar ki bir süre daha bekleyip bizi gözlediler, bir daha deneyecek miyiz diye. Aslında ben bir kez daha denemek isterdim fakat risk almak istemedik.

Şimdi bize kaldı 2. seçenek, şarjlama! Jumper denilen bir çift kabloya ihtiyacımız var. Chris benzinliğe sordu ve kablonun €40 olduğunu öğrendik. Dur dedim insanlara sorayım bir. Az buçuk İtalyancam ile insanlara durumu anlatıyor ve kabloyu soruyorum. Hepsi yok diyor, bilmiyorum diyor. Karavanlara soruyorum. Onlarda da yokmuş.  Bırakın canım bu lafları bu kadar kişiden birinde bile mi olmaz kablo! Kablo olsa, daha şarjlama var! Onun için arabayı nereden bulacağız, kablosunu vermeyen adam arabasını hiç vermez. Türkiye'de olsak, 10 dakika geçmezdi biri gelir bizim için arabamızı şarjlar ve gönderirdi eminim.

Bir tane tıra gittim. Bulgarmış, biraz konuştuk. Türkçe günaydın dedi sonra bir anda bağırarak beni kovaladı. Varya bunu unutursam iki olsun, bugünden tezi yok Bulgara benden su yok su! Bu sefer arkadaki Tır parkına gittim, biraz uğraşı sonucu bir Polonyalı buldum. Az buçuk Almancam ile yardım istedim. Adam hemen dedi ki: "Gel vereyim kabloyu." Tırın bir yanından kabloları çıkardı, eldiven de lazım olur, bunları da al. Ben kahvaltımı yapacağım işin bitince getir, dedi. Şaka yapıyor falan dersin ama yok! Polonyalı has adam çıktı.

Kablolar geldi, orada meyve satan bir İtalyan'dan da rica ettik, arabaları bağladık şarjladık. Biraz sohbet falan derken arabalar hazırlandı. Gücü arabaya verdik, artık çalışıyordu. İşlem bitince Polonyalı'ya kablosunu geri getirdim, teşekkür olarak da Chris'in biralarından verdik. O da mutlu oldu!

Neyse sonuç olarak biraz uğraşılı da olsa yola tekrar koyulduk. Gezinin sonuna doğru yaşadığımız ufak çaplı bu kriz önce canımızı sıksa da sonradan çok eğlendik!

Şimdi Bergamo'ya doğru gidiyoruz, başladığımız yere!