Sic parvis magna

3 Ocak 2017 Salı

Alpler Gezisi - Yola çıkarken...

Araba sürmek kimisi için A noktasından B noktasına gitmektir, benim için ise çok farklı bir şey. Araba sürmek benim yaşantımın bir parçası adeta, arabaya bindiğim an onunla bütünleşiyorum, ona kulak veriyor tepkilerini içimde hissediyorum sanki. O yüzdendir ki otomatik vites arabaları sevemedim ben zaten... Ayrıca küçüklükten beri yollardayım, ve fark ettim ki yolda olmak beni canlı tutuyor.

Alpleri arabayla geçme fikri ilk kez, on sekizlerimdeyken, okuduğum gezi sayfalarından, izlediğim belgesellerden ve o sıralarda okuduğum bir başka yazıdan harmanla ortaya çıktı. Bir grup gencin yurt dışında araba kiralayıp yaptıkları geziyi anlatan bir yazıydı. İşte o zaman dedim ki benim bir hayalim de budur. Er ya da geç, öyle veya böyle bir gün bunu yapacağım!

Daha önce bir kaç girişimde bulunmuştum, fakat zaman ve şartlar olgunlaşmadığı için yola çıkamamıştım. Ama artık kafamda genel anlamda bir plan mevcuttu. Erasmus'a giderken bunun için çok daha yüksek bir şansım olduğunu biliyordum. Planımı arkadaşlarıma anlattım herkes çok beğendi ama yine cesaret edip gelen olmadı. Herkesin bir bahanesi veya gerekçesi vardı.

Bu arada Brüksel'de free walking tur sırasında Chris ve Felipe ile tanışmıştım. O gün 3 yabancı baya takıldık eğlendik güldük sonra herkes kendi yoluna devam etti, ama muhabbetimiz de devam ediyordu. Chris daha sonraki gezisi sırasında rahatsızlanmış, Polonya'da hastalığına teşhis konamamış ve 2 hafta hastanede kaldıktan sonra İngiltere'ye geri dönme kararı almıştı. Geçmiş olsun falan muhabbeti geçerken, sen de güzel geziyorsun var mı başka planın falan dedi bana. Ya dedim var aslında araba ile Alpleri geçeceğim ama yanımda gelecek kimse yok. Sen ne düşünürsün?

O sıralarda herkes teklifimi geri çevirmişti, ben de bir hayal kırıklığı içindeydim, hayalime bu kadar yaklaşmış iken şimdi buradan geri mi dönecektim. Gözümü karartıp tek başıma çıkmayı bile düşündüm bir an. Fakat mantıklı olmak gerek bazen de, tek başına bu kadar yol büyük riskler içerir. Hele ki daha önce sınırda alıkonulmuş biriyseniz!

Enteresan bir şekilde Chris teklifimi kabul etti, bütçe ve plan göndermemi rica etti. Eh bendeki plan yıllardı yapboz şeklinde kafamda evrimleşiyordu zaten, bir çırpıda ne kadar yol alacağız masraflarımız ne kadar tutacak, hepsi döküldü yazıya. Ona da mantıklı gelince plan, onayladık, geriye tek bir şey kaldı arabayı kiralamak.

Ben de dönüş programımı bu geziye göre noktasına virgülüne kadar ayarladım. Artık sadece Chris'in arabayı kiralamasını bekliyorum. Lakin günler geçiyor adamdan tık laf yok, icraat yok. Artık son 1 haftadayız, ümidimi yitirmek üzereydim, Chris mesaj attı, kiralayalım artık şu arabayı. E be adam ben kaç zamandır diyorum sana? Kaç kere fiyat teklifleri bile attım! Şimdi de kiralık araç fiyatları artmış, ama yola çıkacağız dönüş yok! Daha önce adıma aldığım tekliflerden biri hâlâ geçerli gözüküyordu. Ondan yana şansımızı denedik ve tadaaa! Ucuza arabayı kiraladık! Şans bizden yana!

İşte her şey böyle tesadüflerle başladı... 

"Ve bir şey istediğin zaman, bütün evren arzunun gerçekleşmesi için işbirliği yapar."