Sic parvis magna

12 Ocak 2017 Perşembe

Avrupa Alpler Gezisi Günlükleri - 4. Gün

4. Gün


Bugünkü hedefimiz, Stuttgart’taki Mercedes Müzesini görmek sonra da kısa bir şehir turu atmak.
Fakat bazı problemler var. Yola çıkmadan önce okuduğum kadarıyla, Almanya’da otoyollar ücretsizdi, fakat araçların serbest dolaşımı için egzoz emisyonuna göre belli kategorilerdeki stickerlara sahip olması gerekiyormuş. Buna sahip olmayan araçların şehrin belli bölgesinden öteye geçmesine izin verilmiyormuş. Ne yapacağımızı öğrenmek için sabah kısa bir sürüşün ardından Stuttgart’a yakın bir kasabada duraklıyoruz. 

Risk alıp şehir merkezine yakın ve ücretsiz otoparkı da olan, Mercedes Müzesine mi gitsek acaba? Derken bir benzinliğe girdik, bu arada nihayet dijital basınç makinesi bulduk! Her şeyi bırakıp lastikleri kontrol ettim, hepsi olması gerektiğinden fazla çıktı! Hemen kapının içindeki değerlere göre yeniden ayarladım.

Stickerı sormak için benzinliğin marketine girdik. Evet işte hemen bir Türk buldum! Kasiyer kız Türk çıktı, o da durumu arkadaşına sordu, Alman çocuk bilemeyince karakolu arayayım dedi. Konuştu etti, karakoldaki polis de durumu çözemedi. O da merkezi aramış! Bu arada Chris yine Türk bulduğum için çok şaşkın!

Ve şok cevap! Arabayla merkeze gitmesinler, yakalanırlarsa çok ağır cezası var. Sticker için TUV muayene istasyonuna gitmeleri gerekir, bugün Pazar olduğu için randevu alarak en erken Salı günü gidebilirler!

Şimdi ne yapacağız derken, iyisi mi arabayı burada, Böblingen’de tren istasyonunda bırakıp, merkeze trenle gidelim dedik. Bu kadar yol gelmişiz, geri mi döneceğiz, pas mı geçeceğiz? Asla! Tren istasyonu karşısında umumi otopark bulduk. Normalde epey pahalı olan otopark, şansımıza Pazar günleri ücretsizmiş.


Mercedes-Benz Müzesi
Tren ile kısa bir yolculuğun ardından Stuttgart merkezdeyiz. Tren oldukça iyiydi, Almanya’nın bu kısmının oldukça zengin olduğu hemen anlaşılıyor. Yalnız atladığımız nokta, günlerden Pazar olmasıydı. Stuttgart adeta hayalet kasabaya dönmüş. Merkezde çok oyalanmadan metro ile Mercedes Müzesine geçiyoruz.

Devasa bir yer yapmışlar buraya! Müzede Mercedes-Benz’in tarihine tanıklık ediyorsunuz. Sadece fotoğraflarını gördüğüm bazı araçları dünya gözüyle gördüm ya sonunda, benden mutlusu yok! Müzeden çıkarken hoş bir sürpriz yaptılar, auidoguide’ların özel askı ipini 10.yıl şerefine bize hediye ettiler! Ben de onu şimdilerde hastane kimlik kartımı taşımak için kullanıyorum. :)

Efsane olmuş yarış araçları
Tekrar merkeze döndük ve biraz gezdikten sonra, burada da bir festival bulduk. Çocuk Festivali düzenlemişler, minikler dört bir yanda koşup eğleniyorlardı. Biz de epey eğlendik onlarla. Bu arada Almanya’dayız tabi ki de "Döner Teller" yiyeceğiz! Chris döner hastası çıktı, nerede döner bulsak oradan döner yiyoruz artık. Yemekten sonra şehir merkezinde bir Starbucks önünde wi-fi  otlanırken, birden mahalleyi polisler sarmış. Ben o sırada yarın ne yapsak diye internette bakınıyorum, hiç farketmedim bile. Chris dedi "Bak bak olay var şimdi!" Çocuk gibi heyecanlı ve meraklı! Ne olmuş Chris yani sen bir de bizim ülkeyi gör!  Eh her klasik Türk vatandaşı gibi olay yeri incelemesi ve gözlemi yaptık bir süre Chris’le. Merakla bekliyoruz ne olacak diye ama tırt çıktı, sanırım eve hırsız girmiş onun içinmiş bu kadar yaygara.

Böblingen’den arabamızı aldık, yola koyulduk ama yakıtımız da iyice azalmıştı. Hafif bir telaş sardı bizi, ilk benzinlik nerede acaba? Oraya kadar gidebilecek miyiz? Derken bir süre sonra ilk gördüğümüz Shell’e daldık depoyu doldurup derin bir oh çektik! Ama otoyoldaki istasyondan yakıt almak bize bir depoda yaklaşık €20 kadar fazlaya mal oldu. Aklınızda olsun şehir içlerinde her zaman daha ucuza yakıt alabilirsiniz. Sonra baktık ki buranın arkasında kocaman bir dinlenme tesisi ve park var, geceyi burada geçirelim dedik.

Yarın aslında Münih’e geçecektik fakat bu sticker olayı canımızı sıktı. Biz de yolumuzu "Romantische Strasse" adı verilen Almanya’nın en güzel rotalarından birine çevirdik.  Stuttgart aklımızda yoktu ama çok güzel oldu bakalım burası nasıl olacak?