3. Gün
Sabah telefonun alarmı ile uyandım. Tulumdan kendimi
sıyırdım, çadırın kapağını açtım ve dışarı baktım. Rüya mı görüyordum acaba?
Çadırdan çıktım, ayağa kalktım, şöyle bir gerindim.
Dışarıda pırıl pırıl bir güneş dağların arasından doğuyor, tepelerden ineklerin çan sesleri geliyordu. Buz gibi ama bol oksijenli havayı şöyle bir içime çektim! Oh be!
Dışarıda pırıl pırıl bir güneş dağların arasından doğuyor, tepelerden ineklerin çan sesleri geliyordu. Buz gibi ama bol oksijenli havayı şöyle bir içime çektim! Oh be!
Kamp alanının karşısındaki teleferik istasyonun bir kısmı
mutfak, duş ve tuvalet olarak tahsis edilmiş. Arabaya geçip Chris’i
uyandırdıktan sonra da eşyalarımı alıp duş almak üzere oraya geçtim. Hava buz! Duşa
girdim sular da buzmuş, eh tabi Alplerden gelen kaynak suyu! Ufak bir şokun ardından sistemi çözüp sıcak
suyla duşumu aldım. Güne böyle bir duş
ile başlamak çok iyi geldi. Ben ki su olmadan yapamam, dinlenme tesisinde hava
kaç derece olursa olsun o soğuk suyla elini yüzünü yıkayıp kendine gelen adam
varya işte o benim!
Kahvaltı için biraz atıştırdıktan sonra, çadırımızı toplayıp
yola çıkıyoruz. Bugünkü hedef, Luzern ve Zurich ama sonrası için bir fikrimiz
henüz yok. Dağların arasından, şahane manzaralar eşliğinde Luzern’e doğru
sürüyorum, hava gittikçe bozuyor. O kadar çok yağmur yağıyor ki silecek yetişmiyor, Chris de dün gece rahat uyuyamamış şimdi
arabada uyuyakaldı. Ben de açıyorum Barış Manço’yu ,
Dağlar dağlar
Kurban olam yol ver geçem
Sevdiğimi son bir olsun yakından görem
Dağlar dağlar
Kurban olam yol ver geçem
Sevdiğimi son bir olsun yakından görem
Bir süre sonra Luzern’e varıyoruz. Arabayı merkezden uzakta
bir yere çekiyoruz. Çektiğimiz sokağa göre farklı otopark ücreti ödüyormuşuz. Polisleri görünce durumu izah ettim onlar
da beni bir arka sokaktaki ucuz otoparka yönlendirdi. Arabayı çektik,
parkomattan fiş alıp cama koyacağız, koyacağız da bizde Frank yok ki otomattan fiş alalım! O sırada orada sigara içen iki kişiye, Euro ve Frank takas eder misiniz
derken, onlar bizim için parkomat fişini aldılar. Vay be İsviçre’de bunu hiç
beklemezdim!
Kısa bir yürüyüşün ardından Luzern’in tarihi merkezine iniyoruz, hava yağmurlu ne yazık ki. Olsun biz yine de tadını çıkartacağız, Kapellbrücke’yi geçip biraz hediyelik eşya baktık ama hepsi ateş pahası! Bir de saatlere baktık, ama ancak mağazanın dışardan yani… Chris bankadan biraz Frank çekeyim dedi ama paraları görünce şok oldu. Zira adamların parası bile hakiki para, böyle kaliteli kağıda basılmış sanat eseri gibi bir para daha önce hiç görmedik sanırım. Herhalde adamlar kağıt parayı o kadar az kullanıyor ki, özene bezene yapmışlar.
Eh Luzern küçük yer, gezdik bitti, saat öğlene geliyor, ne
yapalım? Zürich’e geçelim dedik. Arabaya
dönmeden bir markete uğradık, yiyecek bir şeyler alalım diye. Fakat İsviçre
gerçekten de çok pahalı arkadaşlar böyle bir fiyatlandırma görmedim daha önce!
İtalya’daki meyvenin kilo fiyatı burada tane fiyatına geliyor. Neyseki fırından
taze çıkmış tavuklar hem çok güzeldi hem de nasılsa fiyat olarak epey uygundu.
Onlardan alıp yola koyulduk, daha sonra onları bir otoyol tesisinde güzelce
imha ettik. Bu arada İsviçre’deki otoyol tesisleri çok iyi, AVM gibiler. Yalnız
tuvaletler paralı, fakat size bir fiş veriyor, tuvalete verdiğiniz parayı tesis
içinde yaptığınız harcamadan düşüyorlar.
Havanın düzelmeye pek niyeti yok gibi, biz de Zurich’e
vardık. Fakat burası çok büyük araba için biraz turladıktan sonra çözüm
bulamayınca büyük bir AVM’nin otoparkına daldık. Otopark da inanılmaz pahalı arkadaşlar, 3-4
saati 8-10 Frank civarı! Yapacak bir şey yok!
AVM(Sihlcity) içinde internet vardır o şekilde kendimize bir plan
yaparız şehir için derken, internette sıkıntı çıktı. O an kulağıma tanıdık bir
ses geldi! Birileri Türkçe konuşuyor! Koştum arkalarından yakalım. Dedim biz
böyle böyle geziyoruz ne yapalım? Dediler ki, araba burada kalsın zaten
festival var ve şehir merkezi trafiğe kapalı. Siz buradan tramvayla merkeze
gidersiniz diyerek bizi durağa kadar getirdiler. Tramvay topu topu üç durakmış
biz de kalktık yürüdük merkeze.
Festival sebebiyle herkes sokaktaydı, biz de karış karış
Zürih’i gezip, değişik sokak performansları izledik. Bizi en çok eğlendiren şey ise,
yokuş olan bir sokağın şişme yastıklarla su kaydırağına çevrilmiş olmasıydı.
Etkinliğe katılan insanlar dışarıdaki buz gibi havaya ve yağmura aldırış etmeden
üstlerinde sadece mayo, ellerinde şişme botlar ile inanılmaz eğleniyorlardı!
Saat artık geç oldu, yapacak bir şey de kalmadı. Arabaya
döndük. Kafamızdaki plana göre St. Gallen tarafına gideriz oradan Avusturya'ya gireriz diyorduk ama baktık
ki iki günde bu kadar hızlı ilerliyoruz, o zaman biraz daha açılabiliriz!
Hedef
Almanya rota Stuttgart! İleri marş!
Bakalım yarın neler olacak?