Sic parvis magna

9 Şubat 2017 Perşembe

Avrupa Alpler Gezisi Günlükleri - 8. Gün

8. Gün

Buongiorno Italia!
Artık yeniden İtalya sınırlarındayız! Simkartımı takıyorum yeniden online olduk ve işler artık daha kolay!

Günün hedefi, Moena! İtalya’daki Türk köyü! Evet, evet, Türk köyü, yanlış okumadınız. Osmanlı zamanında bir asker savaşta yaralanınca buraya sığınmış, köylüler de ona sahip çıkmış. Daha sonra bölgedeki derebeyin zulmünden insanları koruyunca buranın sayılıp sevilen önde gelen insanı olmuş. Buradaki insanlar da kendileri Türk olarak görüyorlarmış!

Günün diğer yarısında ise Stelvio Geçidini aşacağız gibi gözüküyor. Yalnız İtalya’nın bu bölgesi çok dağlık, bir sürü dağ geçitleri, dar yollar ve tüneller ve dönemeçlerden geçe geçe yol alıyoruz. Çoğu yerde teleferik istasyonu görmek mümkün, kayak tesisleri ve kış sporları ile meşhur bir bölgedeyiz anlaşılan. (Eve geldikten sonra aslında geçtiğimiz bölgenin meşhur Güney Tirol bölgesi olduğunu instagramdaki bir fotoğrafa bakarken manzaranın tanıdık gelmesi sonucu anlayacaktım. Ahahaha gerçekten hoş bir andı.)


Dağlar, ormanlar derken bir ara yolun sol tarafında ormanın içinde güneşten parlayan garip bir mavilik gördük. Az ileride de bir tabela! Hemen o patikaya daldık. Arabayı olabilecek en müsait şekilde toprak yolun kenarına bıraktık.
Gördüğümüz şey çölde bir serap gibiydi! İnsanlar burayı bilerek gelmişlerdi biz ise yine tesadüfen böylesi bir güzelliğe tanıklık ediyorduk! Fotoğraflar bu görüntüyü yeteri kadar anlatamayacak ama...
Hayat güzel tesadüflerle dolu... :)


Bir sürü dağ geçidini uçurumları aşıp Türk köyü Moena’ya vardık. Buranın merkezine araçla girmek yasak. İtalya’da eğer o bölgede oturmuyorsanız, bu tür tarihi merkezlere araçla girişiniz yasak. Kameralar ile kontrol yapılıyor ve otomatik ceza kesiliyor. Vay ben bilmiyordum, yanlış girmişim diyemezsiniz maalesef. Biz de uyarıyı görür görmez aracı şehir dışındaki bir otelin otoparkına rica ile park ettik.


Kısa bir mesafe yürüdükten sonra köye vardık. Köy artık kasaba olmuş diyelim. Epeyce büyük, ama ben etrafta ne bir Türk bayrağı görüyorum ne de kırmızı beyaz evler. Oysa okuduğum yazılarda böyle değildi :( Chris bile bana inanmadı emin misin falan demeye başladı!

Bir süre dolandıktan sonra amcalara primitif İtalyancam ile Türk askerini sordum, onlar da arka sokakta çeşme olduğunu söylediler. Eh gittik baktık, bir çeşme var tipik bir Türk askeri büstü altında ay yıldız. Ama şimdi festival zamanı olmadığı için ortada bir tane bile Türk bayrağı yok. Ben de kendi bayrağımı koyup fotoğraf çekiyorum. Üzüldüm açıkçası, anlaşılan buraya 19-21 Ağustos’taki Türk festivali zamanında gelmek gerekiyor, onun dışında Türklükle alakası yok. Ama Chris hikayeye şaşırdı! Gezi boyunca da Türkleri bulduğum için artık Türkler'in her yerden çıkabileceğine inanıyor.



Buradan çıkıp Stelvio Geçidi’ne doğru yol alıyoruz. Stelvio geçidi nam salmış bir yol, Dünya’nın en zor yolları arasında ilk 10'da yer alıyor. Bir çok spor araç sahibi de buranın tadını çıkartmak için uzaklardan geliyor. Yol boyu gördüğümüz Porsche, Lamborghini, Ferrari, Pagani, Maserati gibi süper spor araçları sayamadık…

Stelvio geçidi oldukça kalabalık, yer yer sollama yapmak oldukça sıkınıtılı. Hatta kimi zaman karşıdan gelen araçlara yol vermek için bir tekeriniz boşa çıkacak kadar uçuruma yaklaşıyorsunuz.  Tüm bunların yanında bir çok bisikletçi de burayı çıkmaya çalışıyor, onlara da azami saygıyı göstermelisiniz. Ama hepsi verdiğiniz emeğe değecektir!


Azmettik ve zirveyi gördük sonunda! 2756metre! Doğu Alplerin en yüksek karayolu! Dünyanın en tehlikeli 10 yolundan biri!

Ama ne manzara, cidden biz bu yolu mu geldik şimdi? Yıllardır hayalini kurduğum geçitte miyim şu an?

Kafamın üstünde bir şahin çığlığı...  Hemen yanımdan süzülerek dağlara doğru gitti… Gözlerim doldu , mutluluktan ağlamak üzereyim...

Tüm bu gezinin kaynağı belki de Stelvio Geçidi’ydi…
Hayaller, emekler, çabalar! İşte şimdi hepsi şu an burada! Oldu be işte sonunda!

Her zaman yanımda olup beni destekleyen aileme ve arkadaşlarıma minnettarım. Bana güvenip bu maceraya katılan Chris sana da helal olsun!


Yorgun ama tatmin olmuş bir şekilde dönüş yolunu tuttuk. İtalya’da otoyollar inanılmaz pahalı ve radarlar da cabası. Bu sebeple, genelde daha arka yollardan gitmeyi tercih ediyoruz. Bu akşam hava kararmadan bir süre daha gideceğiz, klimadan faydalanmak istiyoruz. Şimdi Trento bölgesinden geçiyoruz, her yer üzüm bağı, şarap fabrikası… Bahçeler bağlar arasından yol alıyoruz gün batımında güzel bir manzara… 

Yol boyu kule tipi radarlardan gördük, hız sınırına hep özen gösterdik, lakin bazı noktalarda da İtalyanlar’a uyduk, onlar nasılsa biliyordur diye. Artık epey yorulmuşken, bir virajı döndüm kasaba girişi 50km/s tabelası çıktı ben de 70km/s’ye yakın gidiyordum, virajı dönüp fren yapana kadar karşıma kule radar çıktı! Fren de yaptım ama eyvahlar olsun! Bir anlık dalgınlık nasıl sonuçlandı! Ben ki kurallara çok dikkat eden biriyim, daha önce hiç trafik cezam yok! Şimdi burada radara girdim!  Olanlar oldu bir kere!

Moraller yerde, ilk benzinliğe aracı çekip konaklama kararı aldık. Devam etmek daha fazla hataya yol açabilir!

Şimdi bu radar cezası nasıl gelecek nasıl işleyecek içim içimi yiyiyor, araç bana zimmetli olduğu için ceza benim kartıma kesilecek. Ama İtalya bu konuda kötü bir üne sahip! Kim bilir nasıl bir ceza gelecek? İnternetten kısa bir araştırma yapıyorum. Durum karışık ve kötü! Bir an önce uyumak istiyorum, yarın olsun belki biraz daha iyi hissederim. :(


Merak ediyorum da, ne zaman çok mutlu olsam, ne zaman güzel bir şey olsa sonrasında hep böyle kötü bir şey mi gelecek başıma?

 Nazar var nazar, kurşun döktürmek gerek!