(Daha fazla fotoğraf için yukarıdan Flickr sekmesine tıklayabilirsiniz.)
Makedonya/ Ohrid |
Neyse, işte bu etkinlik bitti (Oradaki maceralarımı da sonra anlatacağım), Üsküp'e döndük. Döner dönmez otogara gidip Üsküp'ten Belgrad'a gece otobüsüne bilet aldım. Arkadaşlar ile son zamanlarımızı geçirdik, eşyalarımı aldım bir taksiye bindim ve otogara geçiyorum. Bu sırada da radyoda Dünya Kupası var. Taksici heyecanla bir şeyler anlatıyor, tabi Makedonca. Şöyle oldu böyle oldu falan tabi anlamıyorum orası ayrı... Öyle keyifli bir yolculuktan sonra otogara geldik. Biletimin yazdığı peronu buldum. Saat gece 11, Makedonya'nın Başkenti Üsküp, tek bir otogar var. Kalkan otobüs sayısı altıyı geçmedi sanırım. Buna ülkeler arası otobüsler dahil! Şaşırtıcı! Tamam nüfus az belki ondandır. Neyse otobüse bindim, yanıma tonton bir nine oturdu. Tabi ki Makedonca bir şeyler dedi yine anlamadım. Ona da sakız ikram ettim, kabul etti ve konuşmayı bıraktı. Bir süre sonra yorgunluktan içim geçmiş şoförün anonsuna uyandım, baktım ki sınır kapısına gelmişiz. Pasaportlar toplanıyor. Gururla çıkartıp verdim bordo renkli T.C. umumi pasaportumu! Ne de olsa Balkanlar'dayız değil mi! Hani karşılıklı bağımız olan topraklar!
Sınırdan anonim bir fotoğraf |
Polis bana baktı, birden başladı Türkçe konuşmaya! (Evet ciddiyim)
-Sen Türk ne yapıyor burada?
Önce afalladım bir, ne oluyor diye. Cem Yılmaz'ın olayı geldi aklıma, salağa yatın! Turist diyin! Zaten gerçekten de turistim!
+Turist!
-Sen Türk ne yapıyor burada? Yok adam cevabımı beğenmedi bir daha sordu.
+Turist, Belgrad, Saraybosna, Mostar Köprü turist!
-Sen ne yapacak köprüyü? Haydaaa adama turist diyorum köprüyü ne yapacak diyor. Köprüyü üstüme almaya geldim sanırsın, ne yapacağım gezip fotoğraf çekeceğim!
+Turist, fotoğraf çekecek, gezecek! (Anlasın diye onun gibi Türkçe konuşuyorum bu arada)
- .......... Burada gelen soruları yazmıyorum maalesef. Çünkü burada yazmak istemeyeceğim kadar etnik ayrımcılığa maruz kaldım o anlarda. Başımdan aşağı kaynar sular döküldü! Elin Makedon polisi gelmiş bana nasıl sorular soruyor!
Verdiğim cevaplardan beyfendi yine tatmin olmadı. Bu sefer aldı beni içeriye götürüyor. Polis amirliğine. O sorulardan sonra bu da olunca işte dedim şimdi ayvayı yedik!
Polis amirliğinin içindeyiz, beni bir odaya getirdiler. Büyükbaşlar orada hep, oturmuşlar muhabbet sohbet ediyorlar. Başladı memur beni göstererek bir şeyler anlatmaya pasaportumu havada sallıyor falan! Amiri aldı pasaportuma baktı, yine aynı sorular ne yapıyorsun burada diye başlayıp giden!
Bir taraftan ecel terleri döküyorum kalbim dörtnala koşuyor, bir taraftan da deliler gibi düşünüyorum, bu adamları bir şekilde ikna etmem lâzım yoksa beni bir şekilde gıcıklığına alıkoyacaklar! Sordukları sorulardan belli! Aklıma daha önceden hazırladığım evraklar geldi. Gidiş dönüş uçak biletlerim, kurs davetiyem ( Bu Makedonca hazırlanmıştı iyi ki! ) Hemen bunları verdim, şimdi onlar düşünsün dedim!
Kaldı ki ben Makedonya'ya girmeye çalışmıyorum, oradan çıkıp Sırbistan'a geçeceğim. Sırplar bunu yapsa anlarım da Makedonlar'a ne oluyor?
Evrakları verince neşeleri kaçtı, baktılar ki yapacakları bir şey yok, el işaretiyle bana git yaptılar, küfreder gibi! Aldım pasaportu sevinçle otobüse gittim. 40 kadar kişi yarım saattir sınırda beni bekliyor! Otobüse geldim yerime oturdum, tam bitti derken bir de baktım ki çıkış damgasını vurmamış aşağılık herif! Al dedim şimdi Sırplar soracak bunu! O an otobüste bir bağırmışım, aranızda hiç İngilizce bilen var mı diye! 3 tane genç kız biz biliyoruz dedi. Dedim böyle böyle, damga yok. Bilmiyoruz ama bir sorun olmaz dediler heralde!
Süper kimse bilmiyor ve biz şimdi de Sırp kapısında durduk. İçeri Sırp sınır polisleri geldi. Sanırsın özel harekat polisleri girdi içeri! Bir hışımla pasaportları topluyorlar, sıra geldi bana, pasaportu uzattım. Polis bir pasaporta bir bana bakıyor iki kere falan tekrarladı sonra bir şey demeden gitti. Polis iner inmez de arkamdaki koltuktan bir "hişt hişt" sesi geldi. Zaten diken üstündeyim! Arkamda oturan kadın İngilizce biliyormuş meğer! Bana merak etme o damgadan bir şey olmaz birazdan senin pasaportun da bizimkilerle gelir dedi. Az önce niye demedin bre kadın! İyi bakalım umarım gelir dedim içimden!
Çok geçmeden otobüs hareket etmeye başladı, derin bir nefes aldım! Pasaportlar onaylanmıştı ve artık resmen Sırbistan sınırları içerisindeydik. İlk sınır geçişimdeki bu heyecan bana yetti de arttı! Ama daha durun önümde bir kaç sınır geçişi daha olacaktı...
Şimdi gülerek o geceyi hatırlıyorum ama o zaman epey korkmuştum. Ve evet anneler babalar yanılmıyorlar! Dedikleri gibi sınırda alıkoyuldum! Belki de şansımdı bilmiyorum ama bu da böyle bir anım olarak kayıtlara geçti.
Devamı gelecek...