Sic parvis magna

10 Nisan 2017 Pazartesi

Kader günü "Tamam mı, devam mı?"

Uzun bir süredir bugün için çalışıyoruz... Aylar önce başladığımız bu işin böyle bir noktaya varacağını çoğu kişi aklının ucundan bile geçirmemişti. Bense uzunca bir süredir her gece yarının hayali ile uyuyordum belki de?

Yarın sabah Kadıköy'den çıkıp Boğaz'ı aşıp Büyükdere'ye yarışın başlangıç noktasına gideceğiz. Bu yüzden cumartesi günü ARDA-19'u Tuzla'dan Kadıköy'e getirmeye karar verdik. Hem de ilk defa uzun soluklu bir seyir yapmış olacağız, yarış öncesi eksiklerimizi görmemiz açısından da önemli bir seyir olacak.

Ercüment hoca bizi Kadıköy'den aldıktan sonra Tuzla'da teknemizin bağlı olduğu koya geldik. Hazırlıklarımızı yaptık, denizin ortasında her türlü tamiri yapabilecek ekipmanımızı, motoru ve yakıt deposunu da tekneye koyduktan sonra yola çıkmaya hazırdık.

Koydan motor ile biraz açıldıktan sonra yelken basma kararı aldık, zira hava çok rüzgarlı değildi. Ayrıca akşamüstü olmasına karşın oldukça sıcak ve güneşli bir hava vardı. Bir süre motorla açıldıktan sonra tekne bir kaç dalga sırasında oldukça gerildi, ve önden çat diye bir ses geldi. Korktuğumuz başımıza geldi işte! Gurcataya bağlı tellerimizden biri kopmuştu. Bir tane kayıptan ne olabilir ki diye düşünüyorduk ki peşine ikincisi de koptu. Merak ve şaşkınlık içinde Anıl Ercüment hoca ve ben birbirimize bakakaldık.

Ercüment hoca: "Tamam mı, devam mı çocuklar? Ya geri döneceğiz ve yarını unutacağız..."
Hemen atıldım: "Ya da devam edeceğiz?" "Ne olursa olsun devam edeceğiz hocam! Biz buradayız pes etmiyoruz!" 

Bu kadar emek verdik, iki telin kopması mı bizi yıldıracak? İstikamet Kadıköy tam yol ileri!

Karar verildi, bozulan mukavemetten ötürü direği riske atmamak için yelken basmayacağız, 15 beygirlik emektar motorumuza tam yol verdik! Benzinin o geniz yakan kokusu ile saatte 12 mil yapıyoruz, rotamız Kalamış Marina! Normalde sahile hep yakın seyir yaparken bu sefer risk alıp alabildiğine açıktan geçiyoruz, mümkün olan en kısa sürede marinaya varıp, yarıştan önce direği ve telleri onarmalıyız.

Ercüment hoca hasar tespitini kaba taslak yaptı, kafasında planlar hazır derdim ama bizde taktik maktik yok bam bam bam! Yalnız tellerden biri yukarıdan kopmuş, bu demek oluyor ki direk sökülecek. O heybetli direk yerinden mi çıkacak? Evet, haydi bakalım!

Bir ara Dragos açıklarında motoru ben devraldım, tam yol ileri gidiyorum, çaprazdan da bir mavna geliyor. O mu yoldan çekilecek ben mi? Anıl'a "Ben yol vermem abi, o yol versin ben yelkenli tekneyim" derken biz iyice yaklaşıyoruz. "Mavna bize çarpsa dümdüz edecek." diyor o da. Ercüment hoca: "Napıyorsun evladım açsana teknenin başını" dedikten sonra mavnaya yakın bir mesafede açıyorum teknenin başını. Böyle de ufak bir heyecan yaşıyoruz işte, inatçı Tunahan!

Bostancı'da ufak bir mola verip Avni bey'i de tekneye aldıktan sonra Kalamış marinaya saat 7-8 civarında varıyoruz. Hemen eşyalarımızı karaya aldıktan sonra tamirat tadilat işlerine başlıyoruz. Teknenin 4 bir köşesinde yapılacak işler var, ama önceliğimiz kopan tellerimiz ve direk onarımı.

Dört bir koldan işe giriştik. İlk hedef direğin sökülmesi ve güvenli bir şekilde indirilmesi. Marina oldukça sıkışık, ve etrafımız yarınki yarışa hazır yüzbinlerce euroluk teknelerle dolu. Eğer bir hata yapar da direği devirirsek, bu epoksi-ahşap bileşimi koca dev hem düştüğü yeri yıkacak hem de kendini! Biraz debelenmenin ve stres dolu dakikaların ardından kıvrak bir manevra ile direği suya indirmeyi başardık! Ama az kalsın yandaki tekneye gümletecektik. Şimdi güvenle onarıma devam edebiliriz.

Çalışma alanımız dar ve koşuşturma içinde bir şeyleri yetiştirmeye çalıştığımız için bir kaç parçamız suya düştü haliyle. Neyse ki çok önemli şeyler değildi. Ercüment hoca: "Bak o makası düşürmeyin başka makasımız yok, hem Ferda beni keser, onun makasını yürüttüm evden haberi yok!"
Anıl: "Tamam hocam."
Tabi ki 5 dakika sonra, culup sesiyle makasa da veda edilir. Ahahaha, Ercüment hoca yine bize sayıyor...

Direk onarıldıktan sonra yine binbir mücadele ile yerine geri oturtuldu, teller bağlandı gerildi. Saat 24.00 olmuş, artık çalışmayı bırakıyoruz. Saat ne ara bu kadar olmuş anlamadık bile? Elimizden geleni yaptık, direkt söküldü, teller onarıldı güçlendirildi ve yola çıkmaya hazır hale getirildi. Biz ise yorgunluktan perişan haldeyiz. Sabah 6'da teknede buluşmak üzere bir kaç saat uyku için evlerimize dağıldık.

 Bugünkü macera bize yarın neler olacak acaba dedirtiyor!

Yarın büyük gün! Bu yola çıkarken bir söz vermiştik!