İshak Paşa Sarayı - Doğu Bayazıt 2018 |
Taa İstanbul'dan Kars'a posta ile pasaportumu getirtip, yenilettikten sonra da ilk fırsatta Van üzerinden tren ile İran'a geçip evden 3198 km öteye Şiraz'a kadar inmiş, Kars'ın iç titreten soğuğundan sonra kendimi İran çöllerinin kavurucu sıcaklarında bulmuştum. Şahane bir İran gezisini çarpıcı ve endişe verici bir sınır geçişi ile sonlandırdıktan sonra kendimi hemen Sarıkamış dağlarına atmış hayatımda ilk kez kayak kaymıştım ve bu spor beni inanılmaz bir şekilde heyecanlandırmıştı.
Tüm bunların arasında dahası bir Transkafkasya rotası çıkartmış gerekli bağlantıları kurmuş ve tam bunu uygulamaya koyacakken, İstanbul'a mezun olduğum üniversitemin aciline asistanlık atamam yapılmasıyla bu geziyi bir süre ertelemek zorunda kalacaktım.
Allahuekber Dağları -Sarıkamış - Kars |
Asistanlığa başlamam ile beraber kimi zaman renkli kimi zaman yürek burkan onlarca hikayeye şahit olmuştum. Bu hikayeler ki anlatmakla bitmiyordu ama ben yazma dürtümü kaybetmiştim, belki çok üzgündüm belki de çok ilgisiz. Ta ki geçen hafta yoğun bakıma bir hastamı teslim etmeye gidene kadar...
***
Aralık 2019'dan beri bir bulaşıcı hastalık ile karşı karşıyayız. Corona virüsün yol açtığı bu hastalığı dünya basınına düştüğü ilk andan aralık ayından beri sıkı bir şekilde takip ediyor, her gelişmeyi ve gelecekteki potansiyel durumu inceliyordum. Hatta bir kaç kez hastalığın bu seyri ile pandemiye dönüşmesinin an meselesi olduğunu dile getirsem de çevremden yine "Aman Tunahan sen de yani!" sesleri yükselmişti. Bu konu zaten başlı başına ele almam gereken bir meseledir, zamanı gelince de bu sürecin nasıl geçtiğini yazacağım. Hastalık öyle hızlı bir şekilde yayıldı ki, herkesin bildiği gibi globalleşen dünyada bu kaçınılmazdı, hastalık karşısında ne yapacağımızı şaşırdık, hatta hastalığın adı bile bir kaç kez değişti en sonunda COVID-19 oldu.
Elbette hepimizi etkiledi bu hastalık, yaşam tarzımız değişti, alışkanlıklarımız ve sosyal hayatımız bir anda altüst oldu ama insanoğlu yine de kısa bir sürede duruma kendini adapte etti. Bir taraftan hastalık ile mücadele ederken bir taraftan da hızlı ve etkili yeni çözüm yolları geliştirmeye devam ediyor.
***
O gün covid şüpheli kırmızı alana ambulans ile arrest(kalbi ve solunumu durmuş) olarak getirilen bir hasta, etkili bir resüstasyon sonrasında stabilize edildi ve toraks tomografisinde corona virüs hastalığı (Corona Virus Disease-Covid-19 açılımı bunu ifade eder.) şüphesi olması üzerine hastanın genel durumu itibari ile yoğun bakıma yatış kararı alındı. İşte bu hastayı yoğun bakıma teslim etmek üzere birazdan yola çıkacaktım. Bu süreçte hissettiklerimin benzerini sanırım en son Çernobil gezimde hissetmiştim.
Pripyat hastanesi - Kaza sonrası kontamine insanların getirildiği radyasyon maruziyetinin en yüksek olduğu yerlerden biri. |
Spot ışıkları altında ilerlerken, sessizliği hastamızın monitöründen gelen, kimi zaman geceler boyu rüyalarımda duyduğum, dıdıdıt dıdıt sesi bozuyor, bir an için dalgınlaşıyorum asistanlığımdaki ilk günlerim aklıma geliyor. Kapı açılma sesi ile irkiliyorum, az ileride koridora açılan yol geçici duvar örülerek kapatılmış, üstünde elle yazıldığı belli olan yoğun bakıma gider yazısı var, takip edip asansör ile yoğun bakım ünitesinin önüne çıkıyoruz.
Gergin bir bekleyişin ardından kapı açılıyor ve içeri giriyoruz, burada daha da derin bir sessizlik hakim, çalışanlar bir astronotun uzay yürüyüşündeki gibi sessizce ve dikkatle işlerini yapıyor, hastalar entübe oldukları için sadece monitörlerin alarmları bu derin sessizliği bozuyor. Koridordan geçerken sol tarafta sedyedeki siyah torba dikkatimi çekiyor, bunun bir ceset torbası olduğunu anlamam için geçen süre bir şimşek çakması kadar kısa ve anlık. Hemen sonra ara alana gelip hastamız için hazırlanan odaya hastamızı yerleştiriyoruz bu sırada dikkatimi çeken bir diğer nokta ise her iki yan odanın da boş olması. Hemen onlarında köşelerinde sedyelere ilişik bir şekilde duran siyah torbaları görüyorum. Ölümün soğuk nefesini ensemde en son ne zaman böyle hissetmiştim? Hatırlamıyorum, ama acil serviste gördüğüm ölümler gibi bir şey değildi bu kesinlikle.
Hastamızı teslim edip çıkıyoruz, aklımdaysa onlarca soru... Sessizce acil servise geri dönüyor dekontamine olduktan sonra çalışma alanıma geçiyorum. Aklımda ise ceset torbaları ve hastamız var... Ne olacak önümüzdeki günlerde acaba sağlıklı bir şekilde oradan çıkabilecek mi? Bu sırada yine ambulanslar geliyor gidiyor, 3 hastaya daha corona virüs şüphesi ile servis yatışı veriliyor. Nöbet süremiz doluyor yeni gelen arkadaşlara alanı devir ettikten sonra çıkıp eve geliyorum... Aklımda düşünceler...
***
Her gün sayılardan bahsediliyor televizyonda, internette anlık güncellenen harita bile mevcut. 1-2-3 cenaze, tam üç cenaze, akşama sağlık bakanın açıklayacağı sayılara eklenecek 3 kişi. Aileleri için bir dünya olan 3 kişi, kim bilir belki de hepsi bir ailenin bireyleriydi. Cenazeler kaldırılacak, gömülecek, belki hiç kimseleri gelemeyecek, onlar da ya karantinada ya hastanedeler. İBB cenaze işleri müdürü böyle bir çok vakadan bahsediyor, kimse gelemediği için cenaze işleri çalışanları son görevi yerine getiriyor, önceden belirlenmiş yerlere defin ediliyor hastalar, ne kadar kederli bir durum.
Saygıdeğer Metin hocam bana derdi ki hep, "Hani mortaliteden bahsediyoruz ya, %n her bir hastalık için belirlenmiş rakamlardan... O bir kişi o kişi için %100 mortalite oluyor." İnsan ancak kendi başına gelince bunun farkına varabiliyor sanırım, insanların sayılardan ibaret olmadığını.
Kısacası salgın hastalık bitmiş değil, henüz bitecek gibi de değil, ta ki biz tedavi veya aşının bir yolunu bulana kadar bununla yaşamayı öğrenmeliyiz. O yüzden lütfen azami sabrı gösterelim, hepimiz için kurallara uyalım, hepimiz bunaldık sıkıldık ama o yoğun bakımda olmaktan iyidir.
Kars Harakani Havaalanında Anadolujet'in Boeing 737'sine yakıt yükleyen bir tanker |
Yeniden yazmaya başlıyorum bakalım, sizleri geçmiş ama yeni maceralara sürükleyeceğim...
Doyasıya uçacağımız yeni maceralara kanat çırpacağımız günleri de sabırsızlıkla bekliyorum, sağlıkla kalın sevgili dostlar...