Sic parvis magna

3 Mart 2017 Cuma

Arda, seninle hiç tanışmadık belki de…
Ama senin hikayenle, benim hikayem 2 kez kaçınılmaz bir şekilde kesişti…

Okuyacağınız bu yazı bir başarı hiyâkesi değil, bu bir anı yazısı da değil…
Bu içimde tarif edemediğim bir şey… Yıllardır yazmakta zorlandığım bir saygı duruşu belki de…

Denizden kilometrelerce uzakta, Başıbüyük kampüsünde bin bir zorlukla edindiğimiz -1. kattaki kulüp odamızdan başlayıp, İstanbul Boğazı’na uzanan bir hikaye …



"Çok maceraperestsiniz ama umduğunuz gibi olmayacak!"
"Suya iner inmez batacaksınız, vaktinize yazık...!"
"Delirmişsiniz siz, kendinizi öldürmek mi istiyorsunuz?"
"Diyelim ki o tekne yüzdü, o gün Boğaz’a adımınızı bile atmayın!"
"Boğaz'ın ters akıntılarına nasıl karşı koyacaksınız?"

bu şekilde bir çok kez uyarıldık, alay edildik.  

Ama onlar bilmiyorlardı ki,  kalple yapılabileceklerin sayısı akılla yapılabileceklerden çok daha fazlaydı.

Bizim verilmiş bir sözümüz vardı, her ne olursa olsun geri dönmek yoktu! Çıktığımız bu yolda Ercüment hocamızı asla yalnız bırakmayacaktık.

4 Mayıs günü ARDA-19 ile BMW Boğaz yarışına katılıp, İstanbul Boğazı’nı geçtiğimizde bunun herkes için anlamı çok farklıydı belki ama kalplerimiz birdi. 




1 Mart 2017 Çarşamba

Avrupa Alpler Gezisi Günlükleri - 12. Gün ve SON

Son Gün


Dünkü maceranın ardından, o gün içinde Bergamo’ya geri döndük. Burası da Venedikliler tarafından yapılmış oldukça güzel ve eski bir şehirdi. Rahat rahat Bergamo’yu da gezdik, dondurmamızı yedik. Arabamıza döndük, arabanın içi dışı epey pisti, bir benzinlikte güzelce iç dış yıkadık teslime hazır hale getirdik. Akşam son bir kez çevreyi yürüyelim dedik, geziye başladığımız yerde gezimizi gözden geçirdik. Sanırım listemizdeki her şeyi yaptık, üstüne hiç ummadığımız yerleri de gördük! Kendimizi tebrik ettik, ne olursa olsun yılmamıştık!

Sabah havalimanına erken geçelim istedik,  aracı teslim etmek uzun sürebilirdi. Dönmeden depomuzu da doldurduk, teslimden önce depoyu doldurmayı unutmayın yoksa sonra esaslı bir fatura çıkabilir. Kural olarak depo dolu alınır, dolu teslim edilir.

Dile kolay, yaklaşık 2500km, 11 gün, 4 ülke, sayısız dağ geçidinin ardından arabayı teslim ettik! Fren, debriyaj, lastik, motor kısacası her şeyi son haddine kadar kullandık; akü dışında da hiçbir problemimiz olmadı ne mutlu bize!

Şimdi  Chris’e veda vakti!

Çok tuhaf, Brüksel’de sadece birkaç saat oturup bira içtiğim bir İngiliz bana güvenip, hasta olmasına karşın evinden o kadar yol tepip geldi, hatta can güvenliğini bana teslim etti ve benimle böylesi bir maceraya atıldı ya! Hayallerimi gerçekleştirmeme yardımcı oldun Chris, eyvallah! Hem de böylesi matrak bir İngiliz dostum oldu!

Hala inanamıyorum! Oysa ben yakın çevremi, ne kadar çok çağırmıştım bu geziye! Chris'e kısmetmiş demek ki bu kadar güzel şey? Her şey olacağına varıyor demek ki... Chris ile Brüksel'de tanışmam tamamen tesadüftü, karar değiştirip iki free-walking turundan diğerini tercih etmiştim sadece.

Peki ben ona nasıl mı güvendim? Önce sezgilerime güvendim. Birini ilk kez gördüğümde, ilk 10 saniye içinde onun hakkında bazı iç görülerim olur. Bu iç görülerim büyük çoğunlukla da doğru çıkar...


Şaşırtıcı ama Chris yılbaşında mesaj atıp yeni yılımı kutladıktan sonra, bu gezi için tekrar teşekkür etti ve bu yıl herhangi bir gezi planım olup olmadığını sordu. Sonra da İskoçya gezisi önerdi. Ama üzgünüm Chris, €-$ aldı başını gitti...



Arkama çok bakamadım, zira vedaları hiç beceremem...

Koşarak Milano’ya giden ilk shuttle’a atladım. Hemen hareketle Milano merkeze doğru yola koyulduk. Bizimkileri aradım, sonunda bu da oldu ya artık her şey tamam dedim nasıl mutluyum. Bizimkiler de derin bir nefes aldı sonunda! Bundan sonra Türkiye’ye dönüşüme de birkaç gün kalıyor! 19 Temmuz’da eve döneceğim artık! Macera dolu 5 ay geride kaldı, kafama koyduğum her şeyi gerçekleştirdim! Kendime verdiğim sözleri tuttum, gönlüm rahat artık!

Her şey oldu derken?

Roma’nın altına üstüne getiren ben orada bir eksik bırakmıştım. Vatikan Müzelerini görememiştim! Düşündüm, Roma dönüş yolumun üstünde ve Tolga henüz eve dönmedi. Hemen Tolga’yı arayıp, bir gece onda kalıp kalamayacağımı sordum. Saolsun memnuniyetle kabul etti beni, şimdi ilk otobüsle Milano’dan Roma’ya geçeceğim!


Hiçbir şey bitmiş değil...