Sic parvis magna

3 Mart 2017 Cuma

Arda, seninle hiç tanışmadık belki de…
Ama senin hikayenle, benim hikayem 2 kez kaçınılmaz bir şekilde kesişti…

Okuyacağınız bu yazı bir başarı hiyâkesi değil, bu bir anı yazısı da değil…
Bu içimde tarif edemediğim bir şey… Yıllardır yazmakta zorlandığım bir saygı duruşu belki de…

Denizden kilometrelerce uzakta, Başıbüyük kampüsünde bin bir zorlukla edindiğimiz -1. kattaki kulüp odamızdan başlayıp, İstanbul Boğazı’na uzanan bir hikaye …



"Çok maceraperestsiniz ama umduğunuz gibi olmayacak!"
"Suya iner inmez batacaksınız, vaktinize yazık...!"
"Delirmişsiniz siz, kendinizi öldürmek mi istiyorsunuz?"
"Diyelim ki o tekne yüzdü, o gün Boğaz’a adımınızı bile atmayın!"
"Boğaz'ın ters akıntılarına nasıl karşı koyacaksınız?"

bu şekilde bir çok kez uyarıldık, alay edildik.  

Ama onlar bilmiyorlardı ki,  kalple yapılabileceklerin sayısı akılla yapılabileceklerden çok daha fazlaydı.

Bizim verilmiş bir sözümüz vardı, her ne olursa olsun geri dönmek yoktu! Çıktığımız bu yolda Ercüment hocamızı asla yalnız bırakmayacaktık.

4 Mayıs günü ARDA-19 ile BMW Boğaz yarışına katılıp, İstanbul Boğazı’nı geçtiğimizde bunun herkes için anlamı çok farklıydı belki ama kalplerimiz birdi.